Son zamanlarımın en tuhaf gecelerinden birisini yaşıyorum. İstanbul'da yaşamaya başlayalı bir hayli oldu. İstanbul benim için çok şey ifade eder. Heyecan, tutku, üretmek, sanat ve daha bir sürü şey... İzmir'den İstanbul'a göç edenlerin bir çoğunun aksine; İstanbul'un kalabalıklığını, ideal seviyede yaşamanın zorluğunu öne sürerek beğenmemezlik etmedim hiçbir zaman, belki de İzmirli'lerin İstanbul'a bakış açısındaki farklarımdan biri bu oldu.
Şimdi ise daha enteresan bir durum var. Ailem geçtiğimiz hafta İzmir'den İstanbul'a gitti, uzun bir süre de İstanbul'da olacak. Ben ise bu alakasız zaman döngüsünde ve İzmir'de hiçbir işim olmamasına karşın İzmir'e geldim. Sadece hafta sonunu geçirmek ve buradaki evimde zaman geçirmek için. Bu biraz plansız bir şeydi, farkındayım lakin böyle oldu. Şimdi pazar gününe kadar burada dinlenip bir şeyler üretmeye, yazmaya çalışıp Pazar günü öğlen uçağıyla İstanbul'a geri döneceğim. Bekle beni İstanbul, bu iki günlük zaman diliminde üç beş Almanca kelime daha öğrenip öyle geleceğim sana.
No comments:
Post a Comment